- Bize Ulaşın
-
araştırma
aramanızı yukarıdaki alana yazın
Eskimoların bir söylencesinde Somon Balığı'nın insana yeniden hayat verdiğine inanılır. Bu söylenceye göre;'Somon Balığı' ile beslenen insanlar kendilerini yeniden doğmuş gibi hisseder ve her seferinde hayatı yeniden kucaklarlar'.
Somon balığının doğal yaşam serüvenine baktığımızda da türünü devam ettirebilmek için nasıl zorlu bir yaşam döngüsü içinde olduğunu görürüz. Yüksek dağlardan kaynayan ırmakların yataklarına bırakılan yumurtalar burada döllendikten sonra ortaya çıkan yavrular, gelişene kadar bu soğuk sularda yaşarlar.
Daha sonra aşağılara doğru yüzerek denize açılan somon balıkları iyice olgunlaştıktan sonra koku duyularını kullanarak doğdukları yere yani ırmak yataklarına doğru bir dönüş yolculuğuna başlarlar. Neredeyse zıplayarak suyun akışının tersine, yukarıya doğru yüzerler.
Kendi yaşamlarının başladığı yere yeni yaşamlar verecek yumurtaları bıraktıktan sonra somonun görevi sona erer fakat yaşam döngüsü devam eder.
Eskimolar yağı ve kolesterolü bol miktarda tüketmelerine karşın kalp problemleri yaşamamaktaydılar. Bunun sebebi balığın içerdiği Omega-3 yağ asitleridir. Eskimoların kan örneklerini inceleyen araştırmacılar, batılı insanların kanında çok düşük seviyede rastlanan bazı maddelerin eskimoların kanında çok yüksek oranda bulunduğunu saptadılar.
Bu maddeler, Poliansatureol (çok doymamış) yağların uzun zinciri Omega-3 grubundan olan EPA ve DHA idi. Daha ileriki çalışmalar bu iki maddenin de özellikle Somon ve Ringa gibi yağlı balıklarda bulunduğunu kanıtladı.
Kandaki yağların değişimi
Artık biliyoruz ki düzenli olarak tüketilen balık içerdiği 'Omega-3' yağ asitleri sayesinde kan dolaşımındaki yağ miktarını ve türlerini düzenleyerek kalp hastalığı riskini azaltmaktadır. Düzenli balık tüketimi aynı zamanda kalp ritmini düzenleyerek olası bir kalp krizinde ölümcül rol oynayan düzensiz çarpıntıların (aritmilerin) oluşma olasılığını azaltır.
Kan dolaşımının hızlandırılması
'Omega-3' yağ asitleri kanın pıhtılaşma eğilimini azaltır; bu şekilde tromboz riski de azaltılmış olur. Kan basıncını - tansiyonu - düşürür ve böbrek faaliyetlerini arttırır. Kanın viskositesini azaltarak, yani kanı daha sulu hale getirerek, kalp tarafından daha rahat pompalanmasını sağlar. Aynı zamanda dolaşımı hızlandırarak kangren gibi parmak ucu hissizleşmelerini, el ve ayak parmaklarının dolaşıma bağlı üşümesini önler ya da azaltır.
Yumuşak margarinler ya da sebze yağlarındaki poli-unsaturated (çoklu doymamış) yağların tersine 'Omega-3’ yağ asitleri vücudun enflamatuar sistemini de düzenler. Vücudun enflamatuar sisteminin dengesinin bozulması, romatoid artrit gibi bazı hastalıkların ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Düzenli olarak balık yiyen kişilerde kalp krizi ve felç vakaları daha seyrek görülmektedir.